80’li yıllarda babamın görevi nedeniyle İstanbul’a taşındığımızda hatırlıyorum içmeye de yemeğe de çay demlemeye de musluktan akan şebeke suyunu kullanırdık. Suyun ne kaynağından ne de PH değerinden haberdardık. Maalesef yıllar içinde su kaynaklarımızı kirlettikçe doğal kaynak suyu arar olduk. Sonra sevgili babam Taşdelen’den su doldurup eve getirmeye başladı. Gerçekten de taşı mı deliyordu yoksa babamın böbrek taşını düşürme zamanına mı denk geldi bilemiyorum, Taşdelen suyunu biz severek tükettik. Yıllar içinde etrafımızdaki doğal kaynak suları plastik şişeleme ile hayatımıza hızlı bir giriş yaptığı için bizler artık suyun kaynağına, minerallerine ve PH değerinin ne kadar yüksek olduğuna dikkat eder hale geldik. Ancak ne yazık ki su kaynağı ne kadar doğal PH değeri ne kadar yüksek suyun tadı ne kadar leziz de olsa şişelemede kullanılan malzemenin içerdiği BPA (Bisfenol A)’nın beden sağlığımız için zararlı olduğunu öğrendik. Suyun PH değeri ne kadar yüksek ise hücrelerimiz için o kadar faydalı olduğu bilgisini de belleğimizde bir kenara not ettik. Ancak yıllar içinde bu pet şişelerden içtiğimiz suyun BPA içermesinin yanı sıra ürettiğimiz plastik atıklara son vermek adına su arıtma cihazlarını incelemeye başladık. Ve sonunda sağlığa olumsuz yan etkileri olan maddeleri filtreleyen ve UV ışınla virüsleri etkisiz hale getiren ve mutfağımızda az yer kaplayan bir arıtma cihazı ile su ihtiyacımızı karşılar hale geldik. Şebeke suyundaki kloru da filtrelediği için sebze meyvelerimizi de bu su ile yıkıyoruz ki besin değerleri düşmesin. Çünkü mikrop kırıcı özelliği ile salgın hastalıkları önlemesi için suya atılan klor doğada tek başına duramayan bir element ve yediğimiz içtiğimiz şeylerdeki faydalı vitamin ve minerallerin değerini düşürüyor. Vücudumuzun yaşamsal kaynağı olan suyun niteliği sağlığımız için önem arz ettiğinden ne içtiğimizi bilelim. PH değeri yüksek olan alkali, BPA ve ağır metal içermeyen yaşayan suları tüketmeye özen gösterelim.
