Birçoğu meşhur matruşka tahta bebeklerin içinde İpek Yolu ticareti ile dünyanın doğusundan batısına ulaşan baharatları sizler de mutfağınızda kullanıyor musunuz? Günümüzde Türk mutfağında da yaygın olarak kullanılan baharatların günlük 6 gram civarında tüketilmesinin ömrü uzattığına dair çalışmalar bulunuyor. Her bir baharatın ne kadar faydalı olduğunu gösteren ORAC değeri denilen bir ölçüt var. Buna göre yüksek ORAC değerine sahip olan baharatları; sumak, karanfil, kekik, zerdeçal, zencefil, kimyon, karabiber, tarçın şeklinde sayabiliriz. Bu baharatları güvenilir satıcılardan tane, yumru veya kabuk şeklinde satın alıp, buzdolabınızda muhafaza edip, yemeklerinize öğüterek eklemek besin değerlerini korumak açısından önemli. Oda sıcaklığında öğütülmüş olarak saklanan baharatlar maalesef hem tatlarını hem kokularını hem de besin değerlerini kaybediyor. Zerdeçal, karabiber ve zencefilin içindeki etken maddeler ise yağda ısıtıldığında daha fazla açığa çıktığı için omlet vs. yaparken yağı ısıttığınızda eklemenizi; yumurtaları sonradan ilave etmenizi öneriyorum. Tadı nefis oluyor. Ayrıca bu üçlü çayın yanı sıra çorbalara ve et yemeklerine de çok yakışıyor. Bitki çayı deyince akla hemen ıhlamur, adaçayı, nane vb. geliyor ama tane sumağı da bitki çayı olarak günde bir bardak tüketmemiz bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Öte yandan tarçını tatlandırıcı yerine kullanarak insülin seviyemizi kontrol altında tutabiliyoruz. Acı pul veya toz biberin sıcak bölgelerde tüketilmesinin vücut iç ısımızı dengelediği için sıcak hava ile baş etme yeteneğimizi artırdığı biliniyor. Ancak bu baharatların hepsinin dengeli miktarda kullanılmasında yarar var; örneğin kekik iltihap kurutucu özelliğe sahipken, aşırı tüketiminin kemik iliği üretimini baskıladığına dair çalışmalar bulunuyor. Sonuç olarak baharatlar yemeklerimize lezzet katarken vücut direncimizi de güçlendirdiğinden dolayı mutfağımızda her zaman yer alsa hiç fena olmaz…