Alfa Romeo, 110. yılı dolayısıyla hazırlanan “Storie Alfa Romeo” web serisiyle geçmişteki yolculuğunu sürdürüyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya’sında bir efsane haline gelen Alfa Romeo, pist ve yolların en hızlı otomobil markası olmasının yanında İtalyan emniyet teşkilatının da vazgeçilmezi oldu. Gücünü ve çevikliğini kanıtlar nitelikte polis tarafından kullanılan Alfa Romeo’lar “Panter”, jandarma ve askeri polisler tarafından kullanılanlar ise “Gazelle” adıyla anıldı. Bu dönemde üretim sürecini geliştiren ve modernize eden marka, seri üretime geçiş yaparken Alfa Romeo 1900, Giulia ve Giulietta modelleri yüksek satış adetleri yakaladı.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından üretim felsefesini yaygınlaştırma düşüncesiyle hızlanan Alfa Romeo, bu süre zarfında İtalya genelinde popülerliğini artırmaya devam etti. Pist ve yolların en hızlı otomobilleri statüsünü koruyan Alfa Romeo modelleri, 1950’lerden itibaren İtalya genelinde farklı kamu hizmetlerinde de kullanılmaya başlandı. Emniyet teşkilatında kullanılmak için için gerekli teknik donanım ve özellikleri bünyesinde barındıran modeller, halk arasında “Volanti” adıyla ünlenerek İtalyan polisinin vazgeçilmezi haline geldi. Polis tarafından kullanılan ve markanın gücü ve çevikliğini kanıtlayan Alfa Romeo’lar “Panter”, jandarma ve askeri polisler tarafından kullanılanlar ise “Gazelle” adıyla anıldı. Bu dönemin ilk Panter’i 1952 yılında üretilen ve o yıllar için oldukça agresif bir görünüme sahip olan “Alfa Romeo 1900” oldu. Teşkilatın en ünlü polis otosu ise Giulia Super olmakla birlikte; Matta’dan Alfasud’a, Alfa 75’den Alfetta’ya, 156’dan günümüzdeki Giulia’ya kadar neredeyse tüm popüler modeller emniyet birimlerince tercih edildi.
Seri üretim ve ilk Panter: 1900
Tutkulu bir Alfa Romeo hayranı olan Orazio Satta Puliga, 1946 yılında markanın tasarım direktörü olmasının ardından Portello fabrikasının modern bir üretim gücüne kavuşması için birçok önemli çalışmaya imza attı. Her bir mekanik parçanın üst düzey el işçiliği kriterine uygun üretildiği fabrikada süreçleri revize eden Puliga, tesisi seri üretime daha uygun bir hale getirdi. Bu kapsamda dönemin en verimli teknik metotları ve fabrika çalışma organizasyonları benimsendi. Yine ikincil öneme sahip parçaları dışarıda ürettirmeye başlayan mühendis, tedarik maliyetlerini önemli oranda düşürme başarısını da göstererek seri üretim için gerekli altyapıyı sağlamış oldu.
Puliga, 1950 yılında soldan direksiyonlu ve bağımsız karoserli ilk Alfa Romeo 1900 modelini üretti. Araçla birlikte geleneksel altı ve sekiz silindirli motorları devreden çıkartarak, yerine alüminyum kafalı ve zincirle tahrik edilen çift eksantrikli dört silindirli daha modern bir motoru kullandı. Tek bir karbüratör ile beslenen motor, 80 BG’lik güçle yüksek bir performans sunuyor, aynı zamanda düşük vergi avantajı sağlıyordu. 1900, bir Alfa Romeo’dan beklenen ataklık ve hızı sağlamasının yanında, kolay kullanımıyla da daha geniş pazarlara hitap edebilecek şekilde tasarlanıp üretildi. Bu hedef, aracın lansmanında “Yarış kazanan aile otomobili” sloganıyla desteklendi. Aynı zamanda montaj hattında üretilen ilk otomobil olan 1900 ile birlikte bir araç için gereken toplam üretim süresi, 240 saatten 100 saate düşürülmüş oldu. Bu yeni üretim yaklaşımı, satışlar açısından önemli bir başarıya yol açtı ve 1900 modeli, o zamana kadar üretilen Alfa Romeo araçlarının toplamından daha fazla satış rakamına ulaştı. Bu başarı, aynı zamanda özenle planlanan ürün çeşitliliği yönetiminden de kaynaklanıyordu. Alfa Romeo bünyesinde, kendi kategorilerinde önemli uluslararası başarılar da kazanan 1900 TI, 1900 C Sprint, Super Sprint ve 1900 Super gibi çeşitli yüksek performanslı sürümler üretildi.
Alfa Romeo, eşzamanlı olarak karoser üreticileriyle olan işbirliklerine de devam etti. Bertone tarafından üretilen ve genç Franco Scaglione tarafından tasarlanan BAT (Berlinetta Aerodinamica Tecnica) konsept otomobili, 1900 mekanik altyapısı üzerine inşa edilmişti. 1900’de kullanılan motor, daha çok “Matta” olarak da bilinen ve İtalyan Silahlı Kuvvetleri’nin savaş sonrası arazi araçlarının yerini almak üzere üretilen bir 4×4 olan AR51’de de kullanıldı.
Alfa Romeo’nun sanat ve boks meraklısı başkanı
1900 ile seri üretim yolunda başarılı bir adım atan Alfa Romeo, Giulietta modeliyle ise gerçek bir büyük ölçekli otomotiv üreticisi haline geldi. Bu dönüşümü yöneten isim Giuseppe Luraghi oldu. Milano’da doğan ve Bocconi Üniversitesi’nde okurken boks sporuna merak salan Luraghi, Pirelli’deki başarılı kariyerinin ardından 1951 yılından 1958 yılına kadar Alfa Romeo’yu kontrol eden Finmeccanica’nın holdinginde genel müdürlük görevini yaptı. Kısa bir aranın ardından 1960 yılında Alfa Romeo’ya başkan olarak dönen Luraghi, 1974 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Aynı zamanda bir yazar, gazeteci ve yayıncı olan başkan, şirket içerisindeki kültürel girişimlere de destek verdi. 1953 yılında hümanist kültür, teknik bilgi ve sanat arasında bir bağ tesis edecek bir dergi kurmak üzere “şair mühendis” Leonardo Sinisgalli’yi görevlendirdi. Bu çerçevede Ungaretti ve Gadda gibi yazarların yer aldığı ‘Makinelerin Uygarlığı’ dergisi ortaya çıktı.
Hedef: Yüksek satış
Luraghi, ilk olarak tasarımcı Rudolf Hruska ve Francesco Quaroni’yi göreve getirerek endüstriyel üretim süreçleri yeniden düzenlendi. Bu dönemde Alfa Romeo’nun motor sporlarındaki zaferleri, milyonlarca insanı heyecanlandırarak hayallerini körüklüyordu. Bir Alfa Romeo’ya sahip olmak, başarılı insanların ayırt edici işareti olmalıydı diye düşünen Luraghi, markanın başarılarını satışa dönüştürmeyi hedefledi. Şirket, tüm tasarım gücünü ve endüstriyel kaynaklarını elit bir üründen arzu nesnesi bir ürüne geçmek için kullandı. Bu yeni yaklaşımın ilk ürünü ve Alfa Romeo’nun dönüm noktası olarak Giulia üretildi. Satışları artırmak için tasarlanan bu otomobil, aynı zamanda markanın teknik geleneğini ve sporcu mirasını da bünyesinde barındırıyordu.
Jandarmanın Giulietta’sı
Alfa Romeo Giulietta ise emniyet birimleri içerisindeki jandarma ekiplerinin ilk Gazelle’si oldu. Merkez ile iletişim kurmak üzere bir telsizle donatılan otomobil; hızlı, çevik ve sağlam oluşuyla İtalyan ordusu ile bütünleşmekteydi. 1900 ile kıyaslandığında daha kısa, daha dar ve daha hafif olan Giulietta, Alfa Romeo’yu yeni bir segmente ve bununla birlikte yeni bir hedef kitleye taşıdı. Araç; modern bir iç mekân, son derece akıcı dış tasarım çizgileri ve maksimum konforun yanı sıra üstün yol tutuş, seri kalkış ve yüksek hız seviyesiyle gözde haline geldi. Tamamı alüminyum olan motor 65 BG güç üretirken, 165 km/s azami hıza imkân tanımasıyla da fark yarattı. Giulietta, ilk kez bir coupe gövde tipiyle ise 1954 yılında düzenlenen Torino Otomobil Fuarı’nda sahneye çıktı. Bertone tarafından tasarlanan Giulietta Sprint; alçak, kompakt ve çevik bir küçük sınıf otomobil olmasıyla ilk andan itibaren ‘klasik’ olarak kabul edildi. Otomobil, standart sürümden modellenmiş bir sportif araç olmasıyla da alışılagelmiş çizginin dışındaydı. Araç, zamanla edindiği yüksek popülaritesiyle “İtalya’nın sevgilisi” lakabını kazandı ve 177 bin adedin üzerine çıkarak satış rekoruna imza attı.
Giulia devrimi
Giulietta’nın bu başarısı, tasarımcı Satta Puliga’ya zamanın ötesinde bir otomobil geliştirme fikrini aşıladı. Bu düşünceden hareketle Puliga’nın Giuseppe Busso, Ivo Colucci, Livio Nicolis, Giuseppe Scarnati ve test pilotu Consalvo Sanesi’den oluşan ekibi Giulia’yı tasarladı. Farklı form ve destek yapısına sahip dünyanın ilk otomobillerinden olan Giulia’nın ön ve arka bölümleri darbeyi emecek şekilde oluşturuldu. Yolcu kabini de yolcuları korumak için son derece rijit bir yapıda hazırlanarak, sonradan otomotiv dünyasında yaygın kullanılan bir çözüm oldu. Araçta kullanılan 1,3 litrelik 4 silindirli motorun daha gelişmiş bir hali olan 1,6 litre hacimli çift eksantrikli motor ise sodyum soğutmalı egzoz supapları ile dikkat çekti. Giulia’nın devrim niteliğindeki kompakt tasarımı, dengeli gövde orantılarına sahipti. Araç, alçak ön kısım ve kesik arka kısımla aerodinamik bir yapıda oluşturuldu. Giulia’nın bu yapısı, lansmanında kullanılan “Rüzgar tarafından tasarlandı” sloganıyla da desteklendi. Rüzgar tünelinde yürütülen yenilikçi geliştirme çalışmaları sayesinde Giulia, 0,34 ile o yıllar için sıra dışı bir rüzgar sürtünme katsayısına ulaştı. 570 bin adedin üzerinde satarak Giulietta’nın üç katından fazla satış elde eden Giulia, bir İtalyan ikonu haline geldi.
Polisiye filmlerin de yıldızı
Emniyet teşkilatı içerisinde tercih edilen Giulia, kült haline gelmiş birçok İtalyan polisiye filminde de kendisini gösterdi. Polislerin ve soyguncuların çatıştığı bu filmlerde Giulia, hem polis otosu hem de kaçış aracı olarak rol aldı. Günümüzde Arese’deki Alfa Romeo müzesine uğrayan ziyaretçiler, Giulia ve birçok Alfa Romeo modelinin yer aldığı filmleri, müze içerisinde bu konuda oluşturulmuş özel bir odada görebiliyorlar.