UND Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aras, lojistik sektörüyle ilgili şu açıklamayı yaptı:
“2010 yılından beri sürekli artarak her geçen yıl rekorlara imza atan İhracatımız, güçlü ekonomilere sahip pek çok ekonomide görüldüğü gibi, ekonomik büyüme rotamızın ana eksenini oluşturmaktadır.
Ancak, gerek küresel ekonomideki durgunluk, enerji krizi, yüksek enflasyon gibi sorunlara, özellikle ülkemizi çevreleyen bölgede yaşanan savaşlar ve siyasi gerginliklerin yarattığı ekonomik etkiler de eklendiğinde, ihracat artışımızın hız kesmesi maalesef kaçınılmaz.
Hizmet ihracatımıza baktığımızda ise, 2023 yılında ilk kez 100 milyar dolar rakamına ulaşıldığını ve Türkiye lojistik sektörü olarak buna 10 milyar doların üzerinde hizmet ihracatı geliriyle katkı sağladığımızı görmekteyiz. 2024 yılının ilk 4 ayına ilişkin Merkez Bankası rakamlarına baktığımızda, geçen yılın aynı dönemine göre lojistik hizmetleri ihracat gelirlerimizde %5,1 artış kaydettiğimizi (sektörümüzün sadece 4 ayda sağladığı döviz geliri 3,5 milyar dolara çıkmıştır), bu şekilde ilk 4 ayda % yaklaşık %50 azaldığı kaydedilen cari işlemler açığının azalmasına sektörümüz tarafından katkı sağlanmaya devam edildiğini görüyoruz.
Tabi ki bu rakam, sektörümüzün ülkemiz ekonomisine katkı bakımından taşıdığı potansiyeli asla yansıtmıyor.
Bugün sadece karayoluyla, 2023 yılı itibarıyla yakın coğrafyalara 105 milyar dolarlık mal ihracatımızı taşıyoruz. Pandemi krizi sonrasında başta ana ihracat partnerimiz olan Avrupa Birliği olmak üzere, dış ticaret ve tedarik zinciri politikalarını “yakın bölgelere”, Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında ise “yakın ve dost coğrafyalara” odaklayan ihracat pazarlarımızı güçlendirmek ve ayrıca çeşitlendirmek zorundayız.
Bunu da halihazırda ülkemizi Küresel Lojistik Performans Endeksinde son birkaç yılda 9 sıra yukarı çıkaran “etkin lojistik hizmet kabiliyetlerimizi”, etkin yatırımlarla destekleyerek başarabileceğimize inanıyoruz.
Sürekli dile getirdiğimiz bir husus var; Lojistik sektörünün gelişimini destekleyen ve stratejik öncelikleri arasına alan ülkeler, günümüzde uluslararası pazarlardan daha fazla pay alıyor, küresel değer zincirlerine daha iyi entegre oluyor ve ihracata yönelik daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekiyor.
2023 yılında 264,2 milyar dolar cari fazla veren Çin’in, ihracatını desteklemek için lojistik bağlantılara verdiği önemi ve muazzam yatırımlarını Kuşak-Yol Projesi kapsamında Asya-Pasifik, Afrika ve Avrupa’dan 60 civarında ülke ile etkin ulaşım koridorları kurmak için 8 trilyon dolara yakın bütçe ayırmasından görebiliriz.
Türkiye olarak bizim de, 2024 yılı için 267 milyar dolar olarak hedeflenen mal ihracatı hedefimizin ve 110 milyar dolar olarak hedeflenen hizmet ihracatı hedefimizin gerçekleşmesi için, ihracatımızı mevcut ve potansiyel hedef pazarlarına en rekabetçi lojistik hizmetlerle ulaştırmanın yöntemlerini hep birlikte bulmak zorundayız.
Mevcut jeopolitik konumumuzun verdiği avantajları kullanabilmek için dış ticaretimizin lojistik altyapısını Kamu-STK-Özel Sektör paydaşları olarak el ele vererek tamamlamamız şart.
Elbette, ulaştırma altyapılarına ayırdığımız yüksek bütçeli yatırımların, inşa edilen köprüler, otoyolların yaratacağı ekonomik getiri yüksek olacaktır.
Ancak bu yatırımların, ülkemizin Avrupa-Asya arasındaki ticaretin sürdürülebilirliği için taşıdığı stratejik önemin, bölgemizde yaşanan son gelişmelerle giderek öne çıktığı bu dönemde, uluslararası ticarete etkin ve güvenilir bir transit koridor olarak hizmet sunabilmemiz için mevzuat ve ticareti kolaylaştırıcı uygulamalarla desteklenmesi şart.
Bu anlamda, ulaştırma ve gümrük mevzuatımızın bu yatırımların gerisinde kalmaması, AB-ABD yaptırımlarının ve bölgesel konjonktürünün etkileriyle ülkemize yönelen ticaretin geçişini kolaylaştıracak uygulama ve standartları hızla devreye almamız, bir anlamda son zamanlarda çok benimsenen “Coğrafya, kaderdir” sözünü, üstat Yunus Emre’nin “Kader, gayrete aşıktır” sözü ile yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.
Bugün ihracatçılarımızın rekabet gücünü sınırlayan “gümrük ve sınır beklemeleri” sorununu, profesyonel tır sürücülerimiz ve taşımacılık firmalarımız için adeta çileye dönüşen ve iş yapamaz hale getiren “vize temin sorunu”nu, AB ve Orta Asya ülkelerinde kaliteli ve uygun fiyatlı Türk mallarını ve hammaddelerini bekleyen üreticiler, kullanıcılar ve ticaret erbabını bu kaliteden mahrum bırakan “transit kota ve ücretleri” sorununu Kamu-STK-özel sektör işbirliğinde üreteceğimiz hızlı ve etkin çözümlerle ortadan kaldıramadığımız takdirde, coğrafyamızın bize sunduğu ticaret avantajlarını yitirmemiz söz konusu.
Dijitalleşme, teknoloji, süreç iyileştirmeleri, tüm taşıma modları arasında etkin işbirlikleriyle hayata geçirilecek Ro-Ro, Ro-La ve intermodal lojistik projeleri ve merkezleri ve uluslararası anlaşmalarla kazanılmış haklarımızın korunmasına yönelik daha etkin bir ticari diplomasi hareketi gibi, tüm erişilebilir kaynak ve yatırımları, halihazırda sektör firmalarımızda mevcut olan “lojistik kabiliyetler” ile birleştirerek, kısa zamanda, 2023 yılı itibarıyla yakın coğrafyalara karayoluyla gerçekleştirdiğimiz 105 milyar dolarlık mal ihracatını, 200 milyar dolara; toplam ihracatımızı ise önümüzdeki beş yılda 500 milyar dolar ve üzerine çıkarma fırsatımız hala mevcut.
Tüm dünya ekonomileri için söz konusu olan ekonomik sıkıntıları aşmak ve tüm vatandaşlarımızın layık olduğu ekonomik refah düzeyini sağlamak için, sektörümüzün sunduğu potansiyel çok büyük.
Bu potansiyeli, ülkemizin mevcut konjonktürde kilit konumda olduğu Uluslararası Hazar Geçişli Orta Koridor, Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu gibi uluslararası taşımacılık koridorlarının etkinleştirilmesi için liderlik rolünü üstlenerek, ticari diplomasi faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırarak gerçeğe dönüştürebiliriz.
Ülkemizin uluslararası ticarette ve tedarik zincirlerinde daha fazla paya sahip olması için, devletimizce sektörümüze sağlanan desteklerin artırılarak devam etmesinden, taşımacılarımızın ve ihracatçılarımızın önüne çıkan lojistik engellerin aşılmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesinden alacağımız güçle, Türkiye Lojistik Sektörü olarak, biz de tüm gayretimizi her şart ve koşulda seferber etmeye hazırız.”