Mobilite alışkanlıklarının elektrikli araca dönüşüm hızına yetişemediği yorumunda bulunan Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Hepimiz benzinli veya dizel araçlar kullanırken son birkaç yılda hızla hayatımıza elektrikli araç gibi bir gerçek girdi. Basit bir örnekle çoğu elektrikli araç sessizliğiyle övünüyor. Yaya koruması için yapay sesler üretilse bile şehir içinde yayalar olarak nasıl bir refleks vereceğimizi halen bilmiyoruz.” dedi.
100 beygirlik benzinliden 200 beygirlik elektrikliye geçiş problem
Daha lineer ve etkin hızlanmaya sahip elektrikli araçların kullanım alışkanlığı gerektirdiğinin altını çizen Aşçı, devam etti: “100 beygirlik benzinli aracını satıp yerine 200 beygirlik elektrikli araç alan sürücü, sahip olduğu aracın sorumluluğunun bilincinde olmalı. Elektrikli araçlardaki hemen hemen her kazanın yüksek hız-ani hızlanmalar sebebiyle olduğu söyleniyor. Gerekirse bu araçları satan markalar, sürücüleri bilinçlendirecek kısa bir eğitime tabii tutmalı.”
Elektrikli araçlar kaza esnasında daha çok hasar bırakıyor
Batarya sebebiyle elektrikli araçların konvansiyonel araçlardan ortalama 250-300 kilogram daha ağır olduğu ortaya çıkıyor. Elektrikli araçlarda yangın riski benzinli araçlara kıyasla daha düşük olsa da olası bir kaza anında benzinli araçlardaki kadar su tüketimi yeterli olmuyor ve batarya tutuşursa söndürmek için 10 kat daha fazla suya ihtiyaç gerekebiliyor. Yangın anında lityum-iyon bataryalar özel yağlar, solüsyonlar, battaniyelerle etkili bir biçimde söndürülebiliyor.
Öte yandan yüksek ağırlık, kaza esnasında karşı taraftaki araçlara ve nesnelere daha yüksek hasar bırakma potansiyelini de beraberinde getiriyor. Aynı şekilde kazaya karışan elektrikli aracın kendisi de daha yüksek hasarla baş etmek durumunda kalıyor. Hasar sonrasında batarya ve elektrikli motorun onarımının mümkün olmaması ise yüksek onarım maliyetlerini ve dolayısıyla yüksek kasko sigortası primlerini ortaya çıkarıyor.