Yenilikçi içerik üreticisi ve girişimci Enes Yılmazer, Arkas Line’a ait Sine A konteyner gemisiyle çıktığı 11 günlük Atlantik yolculuğunu belgeselleştirdi. “Journey Never Ends” adlı yapım, yalnızca bir rota takibi değil, deniz taşımacılığının bilinmeyen yüzünü, mürettebatın hayatını ve denizcilik dünyasının insani yönünü de izleyiciye sunuyor.
Çocukluk ve gençlik yıllarında Arkas Spor Kulübü sporcusu olarak sörf dalında üç kez dünya şampiyonu olan Enes Yılmazer’in yolu “Journey Never Ends” belgesel filmi ile Arkas’la yeniden kesişti.
Lüks içerik üretimi alanında bugüne kadar özel jetlerden mega yatlara, milyon dolarlık mülklerden tasarım evlere kadar birçok projeye hayat veren Yılmazer, Youtube, Instagram ve farklı dijital kanallar aracılığı ile her ay 50 milyon kişilik global bir izleyici kitlesine ulaşıyor.
Transatlantik yolculuk: Bir geminin içindeki hayat
“Journey Never Ends”, yalnızca bir gemi seyahati değil; her gün yeniden başlayan bir mesleğin, görünmeyen ve küresel hareketin arka planındaki dünyanın ve kahramanlarının hikayesi.
İzleyici bu belgeselde yalnızca bir gözlemci olarak kalmıyor, yolculuğa dahil oluyor. Yılmazer’in kamerası, bu kez sadece bir ekranı değil, bir mesleği görünür kılıyor.
Belgeselin çekimleri, Arkas Line’ın haftalık düzenli servis verdiği Amerika hattındaki gemilerden biri olan Sine A konteyner gemisinde, İspanya’nın Algeciras limanından başlayan ve New York’a uzanan bir yolculukta gerçekleşti. Yılmazer, yalnızca geminin teknik yapısını değil, onu çalıştıran insanların hayatlarını da belgeledi.
Gemi içinde geçirilen 11 gün boyunca; kaptanlarla yön bulma süreci, mühendislerle makine dairesi sohbetleri, personelin kamaralarında geçen gündelik yaşam ve mürettebatın paylaştığı kişisel hikâyeler kayda alındı.
Bu deneyim, sıradan bir video çekiminin ötesine geçerek belgesel formatına evrildi.
Denizcilik mesleğinin duygusal gerçekliği
“Journey Never Ends” belgeselinde odak, yalnızca konteyner taşımacılığı süreçlerinde değil, bu operasyonları sürdüren insanların iç dünyasında. Belgesel boyunca izleyici, denizciliğin fiziksel değil, duygusal yönüyle de karşılaşıyor. Ailelerinden uzun süre ayrı kalan mürettebat üyelerinin özlemi, fırtınalı gecelerde uyanan kaygılar, görev bilinciyle sürdürülen düzenli vardiyalar, limanlar arasında geçen zamana rağmen kurulan aidiyet duygusu… Her bir detay, işin sadece teknik değil, insani boyutunun da altını çiziyor.
Sadece bir şirket değil, sistemin kalbi
Belgesel, Arkas Line’ın sadece ticari değil, yapısal ve insani yönüne de ışık tutuyor. Bugün dünya ticaretinin büyük kısmı deniz yoluyla gerçekleşiyor. Bu dev sektörün arkasında ise binlerce kişinin emeği ve disiplini bulunuyor. Arkas Line bugün dünyada dört kıtada 27 ülkede hizmet veriyor. Sine A hizmet verdiği gemilerden yalnızca bir tanesi…
Yılmazer’in bakış açısıyla Arkas Line, yalnızca bir denizcilik markası değil; dünya hareketini sessizce sürdüren sistemin sessiz bir mimarı. Belgesel, denizcilik sektörünü romantize etmeden ama gerçekliğini unutmadan anlatıyor.
Belgeselin Türkiye Prömiyeri İzmir’de gerçekleşti
“Journey Never Ends” belgeselinin Türkiye prömiyeri, 24 Haziran’da İzmir’deki Arkas Mattheys Köşkü’nde düzenlendi. Arkas Holding ve Arkas Line’nın üst düzey yöneticilerinin ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlikte, iş ve siyaset dünyasından birçok önemli isim bir araya geldi.
Gösterim öncesinde, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bernard Arkas, Arkas Holding CIO’su ve Arkas Spor Kulübü Yelken Şubesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mert Oruz ve belgeselin yaratıcısı Enes Yılmazer’in katılımıyla bir sohbet düzenlendi.
20 yıllık bağ
Bernard Arkas, konuşmasında Arkas ile Yılmazer’in uzun yıllardır süren bağına değindi. Yılmazer’Ie genç ve azimli bir sörf sporcusu olduğu yıllardan bu yana tanıştığını belirten Bernard Arkas, “Gençlik yıllarımda Çeşme’de her yaz sörf yapardım. Sörf benim için sosyalleşme alanıydı. Yaşım ilerledikçe başka sorumluluklar devreye girdi. Türkiye’den uluslararası arenaya genç bir sporcuyu taşımak benim için de bir hayali gerçekleştirmek oldu. Sporculuk döneminden uzun yıllar sonra bir gün beni aradılar ve Enes’in projesinden bahsettiler, 20 sene önce destek verdiğimiz bir insanın bunca yıl sonra çıkıp, bizimle olan gönül bağını göstermek istemesi çok nadirdir. Benim mesleğimle ilgili bu kadar zor bir projeye girişmesinden ve sonucun bu denli başarılı olmasından gurur duyuyorum.” ifadelerini kullandı.
Enes Yılmazer ise “Arkas ailesinin benim üzerimde çok emeği var, hatta ailemden sonra en büyük desteği Arkas’tan gördüm. Arkas’ın maddi manevi desteğiyle hayallerimi gerçekleştirdim. 12 yıllık spor hayatım boyunca Arkas hep yanımda oldu.” sözlerine yer verdi. Arkas ile yollarının bu kez bir sporcu olarak değil, bir içerik üreticisi olarak kesiştiğini belirten Yılmazer, “Arkas’a belgesel projemden bahsettiğimde sporculuk dönemimde olduğu gibi bugün de bana destek oldu, ‘Bana her kapıyı açın bu hikayeyi dünyaya anlatabileyim’ dedim.” cümleleriyle projenin oluşum sürecini anlattı. 11 günlük kesintisiz bir gemi yolculuğunun ve 2800 saatlik bir yapım sürecinin ardından belgeselin tamamlandığını belirten Yılmazer, “Bu gemileri aslında her gün görüyoruz ama haklarında fazla bilgimiz yok. Her gün kullandığımız, hayatımızın içinde olan tüm ürünler binbir zorluk ve emekle bu gemilerle taşınıyor. Bu sürecin arka planındaki operasyonu gördükten sonra ben sahip olduklarım için bir kez daha minnettar oldum.” diyen Yılmazer, “Bu bir gemi değil, bir ekosistem. Kendi yemeğini yapan, kendi suyunu üreten, birçok ihtiyacını kendi karşılayan bu gemi, bir mucize. Sürekli hareket eden dev bir makinede yaşıyorsunuz. 222 metrelik bir gemi, üzerinde muazzam bir yükle okyanusu aşıyor ve bunu sadece 22 kişilik bir ekiple yapıyor. Bu gemiler dünyayı döndürüyor.” dedi.
Mert Oruz, “Enes’le hikayemiz 20 yıl önce başladı. Arkas Spor’da elde ettiği başarılardan yıllar sonra kariyeri çok farklı bir yöne evrildi ama bağımız hiç kopmadı. 11 ay önce bana ‘Ben Arkas için bir şey yapmak istiyorum’ dedi. Bunu belgeseli yapmayı aklına koymuştu ve çok duygusal bir konuşma sonrasında projeyi hayata geçirmeye karar verdik. Enes’in en iyi yaptığı işte bizi hatırlaması bana çok büyük bir gurur verdi.” dedi.
Türkiye’nin ardından 10 Ağustos’ta Los Angeles’ta uluslararası prömiyerinin yapılacağı belgesel, 18 Ağustos’ta Yılmazer’in YouTube kanalında ve Ağustos ayından itibaren Habitat TV’de yayına girecek.