Geleneksel otomotiv üretimi; değişen düzenleyici ortam, değişen ve gelişen müşteri ihtiyaçları ve süregelen tedarik zinciri sorunlarının etkileri nedeniyle zorlu bir sınavdan geçiyor. Bununla birlikte, sektörün çevik ve bunun sonucunda dirençli olduğunu kanıtlamış durumda olduğu da bir gerçek. On yıllar boyunca dijital teknolojilere büyük yatırımlar yapmış olan bu sektörün, otomasyonun en yaygın olduğu sektörlerden biri olması bunun önemli bir örneği. Bu ileriye dönük yaklaşım ve onun mevcut altyapıları sayesinde, otomotiv değer zincirinin değişen bir pazarı desteklemek için yeteneklerini geliştirme konusunda ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu söylemek mümkün.
Halihazırda robotların kullanıldığı üretim hatları gibi en gelişmiş endüstriyel otomasyon uygulamalarına sahip olan otomobil üretim ve montaj tesisleri; performans, esneklik ve sürdürülebilirliği daha da artırmak için bunlara ilave olarak farklı yenilikçi dijital teknolojiler kullanabilir. Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyonu Otomotiv/EV Sektörü Global Direktörü Lucas Majewski, gerçek zamanlı verilerin otomotiv üretiminin neredeyse her yönünü ilerletme potansiyeline sahip olduğunu ve bu verilerin kilit önem taşıdığını vurguluyor. Majewski’nin verdiği bilgilere göre sektör oyuncuları bu verileri makineler ve üretim hatları ile ilgili bilgileri toplamak için kullanabilir, böylece hem daha etkili kararlar alabilir hem de öngörücü bakım ve süreç ayarlamaları gibi farklı yollarla otomatik yanıtları destekleyebilirler.
Verileri gerçek zamanlı olarak üretme ve analiz etme yeteneği, aynı zamanda şirketlerin enerji kullanımı ve karbon ayak izi hakkında kapsamlı bir genel bakışa ve değerlendirmeye sahip olmalarına da yardımcı olabiliyor. Majewski, bu içgörü sayesinde otomotiv üreticilerinin elektrik maliyetlerinin yanı sıra emisyonları azaltmayı amaçlayan faaliyetleri de devreye alabileceğini, böylece iş ve müşteri talepleri ile yeni regülasyonlar paralelinde daha etkili ve çevre dostu operasyonları hayata geçirebileceklerini vurguluyor.